Predictors of Intensive Care Unit Admission Following Cytoreductive Surgery For Stage III-IV Ovarian Carcinoma
PDF
Cite
Share
Request
Original Article
P: 0-0
December 2012

Predictors of Intensive Care Unit Admission Following Cytoreductive Surgery For Stage III-IV Ovarian Carcinoma

J Turk Soc Intens Care 2012;10(3):0-0
1. Baskent Üniversitesi Tip Fakültesi, Anesteziyoloji Anabilim Dali, Ankara, Türkiye
2. Baskent Üniversitesi Tip Fakültesi, Kadin Hastaliklari Ve Dogum Anabilim Dali, Ankara, Türkiye
No information available.
No information available
PDF
Cite
Share
Request

ABSTRACT

Objective:

To demonstrate that preoperative and intraoperative data of ovarian carcinoma patients can be used for prediction of postoperative ICU admission.

Material and Method:

The charts of all patients with ovarian carcinoma who underwent cytoreductive surgery from January 2007 to December 2009 were reviewed. The data recorded were demographic features, co-existing disease, preoperative laboratory findings, intraoperative data, and admission/no admission to ICU postoperatively.

Results:

Out of 122 patients who underwent cytoreductive surgery for advanced ovarian carcinoma, 58 patients (48%) required ICU admission postoperatively. Compared with the group not admitted to ICU, the patients with ICU admission were significantly different regarding the frequency of chronic obstructive pulmonary disease, occurrence of intraoperative hypotension and sinus tachycardia, intraoperative need for blood products and total fluid transfusion, preoperative oxygen saturation, mean age and mean body mass index (BMI). Binary logistic regression analysis revealed that age (OR, 1.1; p=0.036), ASA score (OR, 6.2; p=0.044), occurrence of intraoperative sinus tachycardia (OR, 8.6; p=0.013), need for intraoperative transfusions (OR, 7.7; p=0.026) and preoperative oxygen saturations (OR, 1.3; p=0.050) were the predictors of ICU admission in these patients.

Conclusion:

The results suggest that age, high ASA scores, low preoperative oxygen saturations, intraoperative sinus tachycardia and blood product transfusions were predictors of ICU admission following cytoreductive surgery for ovarian carcinoma.

Keywords: Ovarian carcinoma, intensive care unit, predictors

Giris

Jinekolojik malignitesi bulunan hastalarda sitoredüksiyon veya evreleme amaciyla yapilan cerrahilerde hastaya veya cerrahi nedenlere bagli olarak morbidite ve mortalite gözlenebilir. Cerrahi öncesinde veya sirasindaki malignitenin yayginligi, medikal tedavi uygulamalari ve bunlarin komplikasyonlari, eslik eden organ ve sistem yetmezlikleri, yapilan cerrahinin büyüklügü ya da cerrahi komplikasyonlar gibi nedenlerle hastalarin postoperatif dönemde yogun bakima (YB) alinmalari gerekebilir (1). Jinekolojik maligniteler arasinda postoperatif dönemde YB takibi en sik over kanserleri için gerekli olmaktadir. Over kanserlerinde geç bulgu vermeleri ve hormonal özellik göstermeleri nedeniyle sistemik komplikasyonlar diger jinekolojik malignitelere oranla daha sik görülmektedir (2). Jinekolojik malignitelerde sitoredüktif cerrahilerin optimal sekilde yapilabilmesi için büyük volümde asit bosaltilmasi, genis bir cerrahi tümör çikarilmasi, splenektomi, üriner ve gastrointestinal trakt ya da karaciger rezeksiyonlari gerekebilir (3). Bu sekilde genisletilmis cerrahi geçiren hastalarda mevcut medikal durumlari ve intraoperatif ortaya çikan olaylar nedeniyle postoperatif YB izlemi gerekli olabilir (2). Kanser hastalari için hastane ve YB medikal kaynaklarinin kullanilmasi ile mortalitenin anlamli olarak azaltilabildigi gösterilmistir. Ancak hastaneye ya da YB’a kabul edilen hastalarda yatis endikasyonlari tartismalidir (4). Hastalarin ameliyat sonrasinda YB ihtiyacinin belirlenmesi preoperatif degerlerin yaninda intraoperatif olaylar ve anestezist ile cerraha bagli kisisel yorum ve tercihlerden de etkilenebilmektedir (5). Yogun bakim yataklari, tüm hastane yataklarinin küçük bir bölümünü olustururken, yatak basina düsen saglik personeli sayisi ve toplam hastane masraflari açisindan en büyük paya sahiptir (6). Cerrahi YB yataklarinin bir kismi travma hastalari gibi önceden YB’a gelmesi beklenmeyen hastalar tarafindan, diger bir kismi da YB’a gelisleri operasyon öncesinden planlanabilen yüksek riskli hastalar tarafindan kullanilir. Yüksek riskli hastalarin hangilerinin postoperatif YB ihtiyaçlari olacaginin önceden bilinebilmesi mevcut yataklarin yönetimi açisindan oldukça önemlidir. Bu geriye dönük çalismada, elektif cerrahi planlanan evre III-IV over tümörlü hastalarda preoperatif ve intraoperatif verilerin postoperatif YB gereksinimi için ön belirleyici olarak degerini arastirdik. Hastalarin cerrahi öncesi demografik verileri, laboratuvar bulgulari, yandas hastaliklari, kullandiklari ilaçlari ve malignite özellikleri incelenerek, hastalarda postoperatif YB gerekliliginin tahmin edilebilirligini belirlemeyi amaçladik.

Gereç ve Yöntem

Baskent Üniversitesi Tip ve Saglik Bilimleri Arastirma Kurulu (Proje no: KA09/434) onayi alindiktan sonra Ocak 2007–Aralik 2009 tarihleri arasindaBaskent Üniversitesi Tip Fakültesi Ankara Hastanesi’nde elektif sartlarda genis cerrahi rezeksiyon geçirmis Evre III-IV over tümörü tanili 122 hastanin medikal ve anestezi kayitlari geriye dönük olarak incelendi. Hastalar servise (Grup Servis, n=64) ve YB’a (Grup YB, n=58) çikanlar olmak üzere iki ayri gruba ayirilarak degerlendirildi. Jinekolojik diger maligniteler nedeniyle cerrahi geçirmis hastalar, Evre III-IV disindaki over tümörleri ve diger organlarin primer malignitelerinin eslik ettigi hastalar çalismaya dahil edilmedi. Incelenen dönemde gerçeklestirilen cerrahiler, anestezi uygulamalari ve YB takipleri ayni ekipler tarafindan gerçeklestirildi. Ameliyatin tamamlanmasinin ardindan anestezi ve cerrahi ekiplerinin ortak karari ile hastanin YB ya da servise çikmasina karar verildi. Hastalarin verileri, degerlendirmenin daha optimal yapilabilmesini saglamak amaciyla preoperatif, intraoperatif ve postoperatif dönemler ayirilarak kaydedildi. Preoperatif dönemde hastalarin tanimlayici verileri (yas, boy, agirlik, vücut kitle indeksi (VKI)), American Society of Anesthesiologists (ASA) skorlari, eslik eden sistemik hastaliklari, kullanmakta olduklari ilaçlar, yapilan konsültasyonlar, laboratuvar degerleri, plevral mayi veya intraabdominal asit varligi, tromboemboli varligi, kemoterapi-radyoterapi öyküleri, kanser evreleri, uygulanan premedikasyonlar, vital bulgulari (sistolik-diyastolik kan basinçlari, kalp atim hizi, oksijen satürasyonlari, vücut sicakliklari) ve preoperatif pozitif inotrop ihtiyaçlari kaydedildi. Intraoperatif dönemde uygulanan anestezi türü (genel, rejyonal) monitörizasyon tipi (noninvaziv, invaziv), vital bulgular (sistolik-diyastolik kan basinçlari, kalp atim hizi, oksijen satürasyonlari ve vücut sicakliklari), kan gazi degerleri (pH, PaO2, PaCO2, laktat, baz açigi), saatlik idrar miktarlari, verilen sivilar (kristaloid, kolloid), kan ve kan ürünü replasmani ihtiyaçlari, yasanan kritik olaylar (hipotansiyon, hipertansiyon, bradikardi, tasikardi, kanama, hipoksi, arrest, ölüm), komplikasyonlar (barsak perforasyonu, karaciger laserasyonu, mesane rüptürü, üreter yaralanmasi ve damar yaralanmasi gibi), pozitif inotrop ihtiyaçlari ve ameliyat süreleri kaydedildi. Postoperatif dönemde ise hastalarin YB ihtiyaçlari ve kalis süreleri, Acute Physiology and Chronic Health Evaluation II (APACHE II) skorlari, mekanik ventilasyon ihtiyaçlari ve süreleri, pozitif inotrop ihtiyaçlari, gelisen sorunlar (atelektazi, pnömoni, yara yeri enfeksiyonu, sepsis, derin ven trombozu, pulmoner tromboemboli, akut böbrek hasari ve ölüm), konsültasyon gereksinimi, analjezi yöntemleri (i.m. analjezi, i.v. analjezi, i.v. hasta kontrollü analjezi (HKA), epidural HKA) ve hastanede kalis süreleri kaydedildi. Sürekli degiskenlerin dagiliminin normale yakin olup olmadigi Shapiro-Wilk testiyle arastirildi. Gruplar arasinda ortalamalar student t testi ile, ortanca degerler Mann-Whitney U testi ile karsilastirildi. Nominal degiskenler ki-kare testiyle degerlendirildi. Tek degiskenli istatistiksel analizler sonucunda YB’da kalmayi etkileyen risk faktörleri aday risk faktörleri olarak regresyon modeline dahil edildi. Çoklu Degiskenli Ileriye Dönük Lojistik Regresyon analizi kullanilarak YB’da kalmayi belirleyen risk faktörleri tespit edildi. Her bir degiskene ait odds orani, %95 güven araligi, wald istatistikleri ve önemlilik düzeyleri hesaplandi.

Bulgular

Grup YB’nin yas ortalamasi ve ASA skorunun III-IV olma orani daha yüksek bulundu (1). Yine Grup YB’de VKI’nin ≥30 kg/m2 olmasi, yandas hastalik sikligi, preoperatif ilaç kullanimi, preoperatif metastaz ve preoperatif konsültasyon gereksinimi Grup Servis’ten daha fazla idi (5). Preoperatif vital bulgular incelendiginde Grup YB ve Grup Servis arasinda minimum ve maksimum SpO2 düzeyleri disinda (1) anlamli farklilik görülmedi (tüm degerler için, p>0.05). Cerrahi öncesinde kardiyoloji veya gögüs hastaliklari bölümlerinden konsültasyon istenme sikligi Grup YB’de daha fazlaydi (1). Diger bölümlerden istenen konsültasyon sayilari iki grup arasinda benzer idi (5). Premedikasyon uygulamalari gruplar arasinda farklilik göstermedi (5), (Tablo 1). Iki grup karsilastirildiginda yandas hastaliklardan sadece KOAH’in anlamli sekilde Grup YB’de daha sik oldugu gözlendi (2). Digerlerinin (koroner arter hastaligi, kalp yetersizligi, hipertansiyon, diabetes mellitus, hipotiroidi, hipertiroidi, astim, anemi, hiperlipidemi ve nörolojik hastaliklar) sikliklari benzerdi (5). Kullanilan ilaçlardan ise sadece kardiyak glikozid ve bronkodilatör kullanimi yönünden istatistiksel anlamli farklilik bulundu (5). Preoperatif dönemde kardiyak glikozid veya bronkodilatör kullanan olgularin tümü YB’da kalmaktaydi. Diger kullanilan ilaçlarin (antihipertansifler, antidiyabetikler, antitrombotikler, antiaritmikler, antitiroidler, hipolipidemikler, tiroid hormon preparatlari ve antidepresanlar) dagilimi gruplar arasinda benzerdi (5). Asit ve plevral mayi varligi ve tümör evresinin Evre IV olmasi Grup YB’de anlamli olarak daha sikti (1,2). Ancak, tromboemboli, kemoterapi ya da radyoterapi almak ile YB’a alinma arasinda istatistiksel anlamli bir iliski görülmedi (5). Laboratuvar ölçümlerinden sodyum ve albümin düzeyleri iki grup arasinda fark anlamli idi (21). Diger laboratuvar ölçümleriyle YB’da kalis arasinda istatistiksel olarak anlamli birliktelik bulunmadi (5), (Tablo 2). Gruplar arasinda uygulanan anestezi sekli açisindan farklilik yoktu (p>0.05). Intraoperatif parametrelerden minimum ve maksimum kalp atim hizlari, kritik olay sikligi, kritik olaylar içerisinde hipotansiyon, tasikardi veya transfüzyon gerektiren kanama sikliklari Grup YB’de anlamli sekilde yüksekti (1). Grup YB’de intraoperatif dönemde invaziv monitorizasyon daha sik uygulanmisti (1). Diger intraoperatif özellikler degerlendirildiginde SpO2 minimum degeri (26), maksimum laktat düzeyi (23), pozitif inotrop ihtiyaci, ameliyat süresi, kristaloid, kolloid ve eritrosit veya TDP replasmanlari gruplar arasinda anlamli olarak farkli idi (1), (Tablo 3). Beklenebilecegi sekilde postoperatif dönemde tüm komplikasyonlar (pozitif inotrop ihtiyaci, mekanik ventilasyon uygulanmasi, diger branslardan konsültasyon istenmesi, atelektazi, yara yeri enfeksiyonu, pnömoni veya akut böbrek yetmezligi) Grup YB’de istatistiksel olarak anlamli derecede daha fazlaydi (5). Grup YB’de intravenöz hasta kontrollü analjezi uygulanmasi daha sikti (1). Hastanede kalis süreleri Grup Servis’te daha kisa bulundu (1). Ölen olgularin tümü Grup YB’de yer alan olgulardi (10), (Tablo 4). Elde edilen parametrelerin çok degiskenli lojistik regresyon modelinde incelenmesiyle ileri yas, ASA sinifi 3-4 olmasi, preoperatif SpO2’nin düsük olmasi, intraoperatif tasikardi ve kan ve kan ürünü kullanilmasi postoperatif dönemde YB’a alinma için bagimsiz risk faktörleri olarak belirlendi (Tablo 5).

Tartisma

Yogun bakimlar, ciddi fizyolojik instabilitesi olan hastalarin yasam destegi ihtiyaçlarini ileri teknik imkanlar kullanilarak karsilayan monitorizasyon ve bakim üniteleridir. Klinik durumu agir ve stabil olmayan hastalarda morbidite ve mortaliteyi iyilestirdikleri gösterilmistir (6). Bu nedenle gerçekten YB ihtiyaci olan hastalarin önceden belirlenebilmesi ve sinirli sayidaki YB yataklarinin organizasyonu ve verimli kullanilabilmesi için önemlidir. Kritik hastaligi olan kanser hastalarinin YB ünitelerine kabul edilmeleri uzun süreler tartisma konusu olmustur. Doksanli yillardan önceki çalismalarda, ileri evre kanser hastalarinda mortalitenin ve tedavi masraflarinin çok yüksek olmasi nedeniyle bu hastalarin YB ünitelerine alinmalarinin, sinirli saglik kaynaklarinin uygunsuz sekilde kullanilmasi anlamina geldigi görüsü siklikla gündeme gelmekteydi (7,8). Ancak, son 20 yilda malignite ve organ yetmezligi tedavilerindeki gelismeler, antikanser tedavilerdeki yenilikler, septik sok, non-invazif mekanik ventilasyon, akut solunum yetmezligi, sedasyon ve ventilatörden ayirma gibi konularin daha iyi yönetimi ile kritik hastaligi olan kanser hastalarinda daha yüz güldürücü sonuçlar alinabildigi gözlenmektedir (9,10). Yogun bakimlarda yapilan hizli ve etkin müdahalelerle birçok komplikasyon ya da fizyolojik dekompansasyon, sistemik hasar olusmasina firsat verilmeden çözümlenebilmektedir. Capuzzo ve ark. YB’da tedavi gören hastalarin daha erken taburcu oldugunu ve sosyal ve fiziksel hayatlarina daha hizli dönebildiklerini bildirmislerdir (11). Jinekolojik hastalar arasinda YB ihtiyaci en çok fazla olan grup malignite hastalaridir ve bu ihtiyaç genellikle engellenemeyen ve beklenmeyen bir durumdur. Over kanseri hastalarinda YB kalisini gerektiren önemli nedenlerden biri majör cerrahi sonrasi postoperatif yakin takip ihtiyacidir. Postoperatif dönemde kanama ve önceki tibbi durum bozuklugu siklikla ciddi morbiditeyle iliskilidir (12). Evre III–IV over kanseri bulunan ve elektif olarak genis cerrahi rezeksiyon yapilan hastalarda ameliyat sonrasinda YB ihtiyaci için ön belirleyici faktörleri inceledigimiz çalismamizda ileri yas, ASA sinifi 3-4 olmasi, preoperatif SpO2’nin düsük olmasi, intraoperatif tasikardi ve kan ve kan ürünü kullanilmasi postoperatif dönemde YB’a alinma için bagimsiz risk faktörleri olarak belirlendi. Hastalarin yas, VKI, eslik eden sistemik hastaliklari ya da organ yetersizlikleri gibi fiziksel özellikleri, ameliyat sonrasi dönemde yasayacaklari dekompansasyon durumlarini tolere edebilmeleri açisindan önem tasir (13-16). Artan yasla beraber organlarin fonksiyon kapasiteleri ve strese yanit yetenekleri azalir. Ileri yas organ fonksiyonlarinin azalmasi için tek basina artmis bir risk faktörü iken, eslik eden sistemik hastalik varligi organ fonksiyonlarini daha da azaltacak ve risk oranini arttiracaktir (13). Brooks ve ark. YB’a alinan over karsinomu nedeniyle cerrahi geçirmis hastalarda ileri yasin YB’da ve toplam hastanede kalis süresini dogrudan etkiledigini belirlemislerdir (14). Ileri dönük yapilan baska bir çalismada ise YB’da kalma süresi ve mortalite üzerine ileri yasin önemli bir etken oldugu ancak etkileyen faktörün öncelikle hastaligin ciddiyeti oldugu belirtilmistir (15). Ayrica, obezite de eslik eden birçok hastaligin zemininde yer almaktadir. Berchtold ve ark. obezitenin (VKI >30 kg/m2), diabetes mellitus, hipertansiyon, bazi kanser türleri ve iskemik kalp hastaligi için risk faktörü oldugunu bildirmislerdir (16). Bizim çalismamizda da ameliyat sonrasinda YB’a alinan hastalar ile servise alinan hastalar arasinda yas, eslik eden sistemik hastaliklar ve ilaç kullanimi öyküsü, ASA skorlari, VKI’nin >30kg/m2 olmasi gibi faktörler istatistiksel olarak anlamli farkli bulundu. Bu degerleri lojistik regresyon analizi ile degerlendirdigimizde de yalnizca ileri yas ve ASA skoru yüksekliginin YB’a kabulde anlamli oldugunu gördük. Baglantili olarak YB’a alinan hastalarda, ameliyat öncesinde özellikle kardiyoloji ve gögüs hastaliklari bölümleri olmak üzere diger bölümlerden istenen konsültasyon sayisi ve kardiyak glikozid ve bronkodilatatör kullanim öyküsü servise alinan gruptan istatistiksel olarak anlamli derecede daha fazlaydi. Akut solunum yetmezligi ile YB’a yatan KOAH’li hastalarin prognozu kötüdür. Hastane içi mortalite %6-26 arasinda degisiklik gösterir. Bu olgularin takiplerinde 2 yillik mortalite %40 olarak bildirilmektedir (17). Preoperatif dönemde akciger parenkimi ile ilgili ya da primer ya da sekonder restriktif nedenlere bagli solunumsal sorunlari bulunan hastalarda postoperatif solunumsal komplikasyonlar artar (18). Çalismamizda KOAH’i bulunan hastalarda preoperatif SpO2’nin düsüklügü mevcuttu ve bu hastalarda preoperatif YB’a kabulün anlamli olarak arttigi görüldü. Lojistik regresyon analizinde de preoperatif dönemde SpO2 düsüklügü postoperatif YB’a kabul için bagimsiz bir risk faktörü olarak belirlendi. Diaz-Montes ve ark. yasin ≥63 olmasini, intraoperatif ≥5L kristaloid verilmesini ve serum albümin düzeyinin 1000 mL ve cerrahi sürenin >327 dakika olmasinin planlanmamis yogun bakim ihtiyaci ile iliskili oldugunu bildirmislerdir (22). Black ve ark., kan transfüzyonu ihtiyaci ile sagkalim arasinda iliski olmadigini bildiriken (23), Amir ve ark., artmis intraoperatif kan kaybi ve preoperatif asit miktarlarinin postoperatif YB kalis süresini artirdigini ve servise ya da YB’a alinan hastalarda ameliyat sürelerinin benzer oldugunu bildirmislerdir (2). Bizim çalismamizda YB’a alinan hastalarda operasyon süresi, intraoperatif yasanan kritik olay sayisi, kanama miktarlari, kan ve kan ürünü replasmani ihtiyaci, intraoperatif pozitif inotrop ihtiyaci ve laktat düzeyleri istatistiksel olarak anlamli sekilde daha fazlaydi. Ayrica minimum ve maksimum kalp atim hizlari ve sistolik ve diyastolik kan basinç ölçümlerinde anlik degiskenlikler YB grubunda daha fazla görüldü. Lojistik regresyon analiziyle intraoperatif kan ve kan ürünü kullanimi ve tasikardi gelismesi YB’a kabul için anlamli risk faktörleri olarak belirlendi. Evre IV over karsinomunda asit, uzak organ metastazlari ya da plevral efüzyon görülebilir ve bu durum sagkalim ve prognozu etkiler (24,25). Bagirsak rezeksiyonu ileri evre over kanseri ve bagirsak obstrüksiyonu bulunan hastalarda sikça uygulanan bir cerrahidir. Bu hastalarin durumu, gastrointestinal sistemi normal çalisanlara göre daha morbid seyretmektedir (1,2). Çalismamizda, YB grubunda preoperatif metastaz varligi (özellikle bagirsak, karaciger ve omentum metastazi), asit ve/veya plevral efüzyon varligi ve tümör evresinin III-IV olmasi anlamli olarak yüksekti. Önceki çalismalarda sitoredüktif cerrahi sirasinda çesitli organlarda olusan travmalar sonucu primer veya sekonder komplikasyonlar bildirilmistir. Bu komplikasyonlar, postoperatif tedavi ve kemoterapi sürecini etkileyerek hastalarin YB ve hastanede kalis sürelerini ve mortalitelerini etkiler (14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26). Bizim çalismamizda intraoperatif komplikasyon gelismesi (bagirsak perforasyonu, mesane rüptürü, karaciger laserasyonu gibi) ve YB’a alinma arasinda dogrudan anlamli bir iliski saptanmadi. Ancak bu komplikasyonlar indirekt katki saglamis olabilirler. Ileri evre over tümörlerinde gerçeklestirilen sitoredüktif cerrahi prosedürler gastrointestinal anastomozlari da içerebilen büyük cerrahiler olarak, yaygin peritoneal inflamasyon ve sistemik inflamatuar cevaba neden olurlar. Postoperatif dönemde komplike olmayan vakalar siklikla ilk 24 saatte ekstübe edilirken, komplike vakalar uzun süre mekanik ventilasyon destegine ihtiyaç duyabilir (20). Cerrahi sonrasinda solunum yetmezliginin nedeni genellikle nonkardiyojenik pulmoner ödem, akut akciger hasari (ALI) ya da daha ciddi akut respiratuar distres sendromudur (ARDS). Cerrahi sonrasinda hastalarda görülen ates ve akciger infiltrasyonlari genellikle pnömoni tanisiyla takip edilir, fakat bu hastalarda asil neden büyük olasilikla akut akciger hasaridir. Ancak bu hastalarda insidans, risk faktörleri ve sonuçlari gösteren ve degerlendiren genis çapli ileri dönük bir çalisma bulunmamaktadir (26). Akut akciger hasari, cerrahi travmaya bagli doku hasarina ikincil gelisen sistemik inflamatuar yanit sonucu olusur. Sepsiste, masif hemoraji ve kan transfüzyonlarinda, perioperatif fazla sivi verilenlerde ve hemodinamik olarak stabil olmayan hastalarda daha sik görülür (20). Çalismamizda, postoperatif dönemde bir veya birden fazla komplikasyon yasanmasi, özellikle pnömoni, atelektazi, yara yeri enfeksiyonu ve akut böbrek hasari (ABH) gelismesi gibi komplikasyonlar ve pozitif inotrop gereksinimi YB ihtiyaci ile iliskiliydi. Yine postoperatif dönemde diger bölümlerden konsültasyon istemi sayisi, özellikle infeksiyon hastaliklari, gögüs hastaliklari ve endokrinoloji bölümlerinden, YB hastalarinda daha fazlaydi. Abu Rustum ve ark. primer sitoredüksiyon operasyonu sonrasi transfüzyon ihtiyaci olan ileri evre over, fallop tüpü veya peritoneal karsinomali hastalarda transfüzyon almayanlara göre venöz tromboz ve/veya pulmoner emboli riskinin arttigini bildirmislerdir (27). Bizim çalismamizda benzer bir sonuca ulasamadik. Postoperatif agri takibinde mortalite ve majör morbiditeler (miyokard infarktüsü, pnömoni, atelektazi) kadar hasta memnuniyeti, yasam ve derlenme kalitesi de günümüzde gittikçe önem kazanmaktadir (28). Hastalar arasinda ve her hastanin kendi içindeki genis farkliliklardan dolayi analjezik ihtiyaçlari, serum ilaç seviyelerindeki degisiklikler (özellikle intramusküler enjeksiyonlar) ve uygulamadaki gecikmeler uygun olmayan agri tedavisine neden olmaktadir. Tüm bunlar göz önüne alindiginda hasta kontrollü analjezi (HKA) opioid analjeziklerin uygulanmasinda ve bireysel farkliliklari ortadan kaldirmada etkili bir yöntem olarak görülmektedir (29,30). Bizde YB’da takip edilen hastalarin postoperatif agri kontrolünün, intravenöz HKA ile daha yüksek oranda yapildigini belirledik, ama bir karsilastirma yapmadik. Çalismamizda postoperatif dönemde meydana gelen ölümlerin tamami YB’da takip edilen hastalarda gözlendi ve YB’a alinan hastalarin toplam hastanede kalis süreleri istatistiksel açidan anlamli olarak daha uzun bulundu. Sonuç olarak, evre III–IV over tümörü nedeniyle cerrahi geçiren hastalarda postoperatif dönemde yogun bakima alinma oranlari hastalarin yas ortalamalari, ASA skorlari, preoperatif minimum SpO2 degerleri, intraoperatif tasikardi sikliklari ve intraoperatif kan ve kan ürünü transfüzyonu ihtiyaçlari ile iliskili bulunmustur. Ancak bu verilerin ileridönük düzende ve genis çapli çalismalarla desteklenmesi gerektigi kanaatindeyiz.

Ya­zisma Ad­re­si/Ad­dress for Cor­res­pon­den­ce:

Coskun Araz. Baskent Üniversitesi Tip Fakültesi, Anesteziyoloji Anabilim Dali, Ankara, Türkiye.

Tel.:

+90 312 212 68 68

Gelis Tarihi/Received:

23.08.2012

Kabul Tarihi/Accepted:

17.09.2012

Kay­nak­lar

1. Leath CA 3rd, Kendrick JE 4th, Numnum TM, Straughn JM Jr, Rocconi RP, Sfakianos GP, et al. Outcomes of gynecologic oncology patients admitted to the intensive care unit following surgery: A university teaching hospital experience. Int J Gynecol Cancer 2006;16:1766-9. 2. Amir M, Shabot MM, Karlan BY. Surgical intensive care unit care after ovarian cancer surgery: An analysis of indications. Am J Obstet Gynecol 1997;176:1389-93. 3. Eisenkop SM, Spirtos NM, Friedman RL, Lin WC, Pisani AL, Perticucci S. Relative influences of tumor volume before surgery and the cytoreductive outcome on survival for patients with advanced ovarian cancer: A prospective study. Gynecol Oncol 2003;90:390-6. 4. Studnicki J, Schapira DV, Straumfjord JV, Clark RA, Marshburn J, Werner DC. A national profile of the use of intensive care by medicare patients with cancer. Cancer 1994;74:2366-73. 5. Zeyneloglu P, Pirat A, Candan s, Canikli S, Erkaya Ç, Karademinogullari O, ve ark. Kalça protez cerrahisi yapilan hastalarin yogun bakim ünitesine kabul önbelirleyicileri. Yogun Bakim Dergisi 2006;6:108-11. 6. Rosenthal GE, Sirio CA, Shepardson LB, Harper DL, Rotondi AJ, Cooper GS. Use of intensive care units for patients with low severity of illness. Arch Intern Med 1998;158:1144-51. 7. Carlon GC. Admitting cancer patients to the intensive care unit. Crit Care Clin 1988;4:183-91. 8. Darmon M, Azoulay E. Critical care management of cancer patients: Cause for optimism and need for objectivity. Curr Opin Oncol 2009;21:318-26. 9. Kress JP, Christenson J, Pohlman AS, Linkin DR, Hall JB. Outcomes of critically ill cancer patients in a university hospital setting. Am J Respir Crit Care Med 1999;160:1957-61. 10. Pene F, Percheron S, Lemiale V, Viallon V, Claessens YE, Marque S, et al. Temporal changes in management and outcome of septic shock in patients with malignancies in the intensive care unit. Crit Care Med 2008;36:690-6. 11. Capuzzo M, Bianconi M, Contu P, Pavoni V, Gritti G. Survival and quality of life after intensive care. Intensive Care Med 1996;22:947-53. 12. Heinonen S, Tyrvainen E, Penttinen J, Saarikoski S, Ruokonen E. Need for critical care in gynaecology: A population-based analysis. Crit Care 2002;6:371-5. 13. Rodgers A, Walker N, Schug S, McKee A, Kehlet H, van Zundert A, et al. Reduction of postoperative mortality and morbidity with epidural or spinal anaesthesia: Results from overview of randomised trials. BMJ 2000;321:1493. 14. Brooks SE, Ahn J, Mullins CD, Baquet CR. Resources and use of the intensive care unit in patients who undergo surgery for ovarian carcinoma. Cancer 2002;95:1457-62. 15. Margulies DR, Lekawa ME, Bjerke HS, Hiatt JR, Shabot MM. Surgical intensive care in the nonagenarian. No basis for age discrimination. Arch Surg 1993;128:753-6; discussion 756-8. 16. Berchtold P, Jorgens V, Finke C, Berger M. Epidemiology of obesity and hypertension. Int J Obes 1981;5 suppl 1:1-7. 17. Ornek T, Tor M, Altin R, Atalay F, Geredeli E, Soylu O, et al. Clinical factors affecting the direct cost of patients hospitalized with acute exacerbation of chronic obstructive pulmonary disease. Int J Med Sci 2012;9:285-90. 18. Fernandez-Perez ER, Sprung J, Afessa B, Warner DO, Vachon CM, Schroeder DR, et al. Intraoperative ventilator settings and acute lung injury after elective surgery: A nested case control study. Thorax 2009;64:121-7. 19. Diaz-Montes TP, Zahurak ML, Bristow RE. Predictors of extended intensive care unit resource utilization following surgery for ovarian cancer. Gynecol Oncol 2007;107:464-48. 20. Ahmed S, Oropello JM. Critical care issues in oncological surgery patients. Crit Care Clin 2010;26:93-106. 21. Schmidt C, Moritz S, Rath S, Grossmann E, Wiesenack C, Piso P, et al. Perioperative management of patients with cytoreductive surgery for peritoneal carcinomatosis. J Surg Oncol 2009;100:297-301. 22. Chi DS, Zivanovic O, Levinson KL, Kolev V, Huh J, Dottino J, et al. The incidence of major complications after the performance of extensive upper abdominal surgical procedures during primary cytoreduction of advanced ovarian, tubal, and peritoneal carcinomas. Gynecol Oncol 2010;119:38-42.

References

2024 ©️ Galenos Publishing House