ÖZET
Amaç:
Basınç ülseri kronik bir yaradır. Yaşlı ve hareket kısıtlılığı olan bireylerin yaşam kalitesini düşürür. Hastanede kalış süresini uzatır. Komplikasyon gelişme riskini arttırır. Maliyeti oldukça yüksektir. Basınç ülserlerinden korunmak için önleyici faaliyetlerin geliştirilmesi, protokol ve standart bakımın planlanması temel hedefler arasındadır.
Gereç ve Yöntem:
Araştırma, 2012 Mayıs-2013 Mayıs arasındaki bir yıllık süreçte, Akdeniz Üniversitesi hastanesi klinikleri ve yoğun bakımlarında takip edilen basınç ülserli hastaları kapsamaktadır. Araştırmanın evreni 569 hastadan oluşturmaktadır. Hasta verileri SPSS 16 Windows programına kayıt edildi. İstatistiki olarak analizleri retrospektif yöntemle yapıldı. Çalışmaya katılan basınç ülserli hastaların demografik özellikleri frekans ve tanımlayıcı istatistik olarak analiz edildi. Prevelans ve insidans hesaplamaları yapıldı.
Bulgular:
Yatan hastaların %58’i erkek, %42’si kadın olarak tespit edildi. Hastaların %36’sının yaş aralığı 61-80 yıl, ortalama kalış 42,9 gündü. Çalışmadaki hastaların %70’ lik kısmını Evre 2 ve 3 basınç ülserleri oluşturmaktadır. Hastaların %15’inde yatışlarının ilk günü basınç ülseri oluşurken, hastaların yaklaşık %59’unda 2 ile 10 gün arasında basınç ülseri gelişmektedir. Genel Prevelans oranı %2,5, insidans %1,9, yoğun bakım ünitesi prevelans oranı %5,9’dur.
Sonuç:
Basınç ülserlerini önlemek tedavisinden daha kolaydır.
Giriş
Basınç ülseri, vücudun özellikle kemik çıkıntılarının bulunduğu bölgelerinde, uzun süreli ya da tekrarlayan basınçlara bağlı olarak deri ve deri altı dokularında kapillerin tamamen kapanması ve o bölgede dolaşımın durması sonucu ortaya çıkan ülser ve nekroz durumudur (1). Basınç ülserleri, tüm dünyada ve ülkemiz de sağlık kurumları için hastanın sağlığını tehdit eden önemli bir risk faktörü olarak görülmektedir. Basınç ülserleri, hastanın yaşam kalitesini düşürür, hastanede kalış süresini uzatır, sağlığına yeniden kavuşmasını geçiktirir, komplikasyon gelişme riskini arttırır. Hareket kısıtlılığı ve kronik hastalığı olan, yaşlı bireylerde hayatı tehdit eder. Önleyici faaliyetler ile basınç ülserleri görülme sıklığı azaltılabilecek olmasına rağmen, azalma görülmemekte ve önemli bir problem olmaya devam etmektedir (2,3).
Amerikan Ulusal Basınç Ülseri Danışmanlık Paneli’nden (NPUAP) alınan veriler akut bakım ünitelerinde insidansın %0,4-38, uzun dönem bakım ünitelerinde %2,2-23,9 ve evde bakım birimlerinde %0-17, prevelans oranlarının ise akut bakım ünitelerinde %10-18, uzun dönem bakım ünitelerinde %2,3-28 ve ev bakım birimlerinde ise %0-29 arasında değiştiğini göstermektedir (4,5). Avrupa’daki en son araştırmalarda 25 akut bakım hastanesinde 5947 hastanın ortalama prevelansı %18-20 olarak hesaplanmıştır. İngiltere, Belçika, İtalya, Portekiz ve İsveç’te bir veya daha fazla basınç ülseri gelişen 1078 hastada nokta prevelans %18,2, İngiltere’de %21,9 olarak tespit edilmiştir (6,7). Lepistö ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, basınç ülseri prevelansı %6,4 olarak saptanmıştır. Basınç ülseri gelişen hastaların hastanede kalış süresinin ortalama olarak 14,4 ay olduğu tespit edilmiştir (8). Ülkemizde de basınç ülserleri prevelans çalışmaları yapılmaktadır. Hug Türkiye’de bir Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 922 yatan hasta üzerinde yaptığı bir çalışmada; basınç ülseri prevelansını %7,2 olarak saptamıştır (5). Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi’nde 530 hasta üzerinde yapılan çalışmada genel prevelans %8,11, evre 1 dışında genel prevelans %5,8 olarak tespit edilmiştir (9).
Amacımız, hastanemizdeki basınç ülseri prevelans insidans oranlarını belirleyerek, bu konuda farkındalığı arttırmaktır. Standart kalite protokollerinin ve önleyici bakım faaliyetlerinin geliştirilmesidir.
Gereç ve Yöntem
Araştırma, 2012 Mayıs-2013 Mayıs arasındaki bir yıllık süreçte, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi klinikleri ve yoğun bakımlarında takip edilen tüm basınç ülserli hastaları kapsamaktadır. Araştırmanın evrenini tespit edilen, N:569 basınç ülserli hasta oluşturmuştur. Araştırmamızda veriler toplanırken, “Hasta Durum Formu” ile hastalar takip edildi. “Basınç Ülseri Riski Önleme /Tedavi Formu (Braden Skalası) ile kayıtları hasta dosyasında tutuldu. Evrelerine göre hastalar değerlendirildi. Hastanın yaşı, cinsiyet, yatış gün sayısı, yatışının kaçıncı günü basınç ülseri oluştuğu tespit edildi ve kayıtları tutuldu. Hasta verileri SPSS 16 Windows programına kayıt edildi. Retrospektif yöntemle analizleri yapıldı. Çalışmada basınç ülseri tespit edilmiş N:569 hastanın, demografik özellikleri frekans ve tanımlayıcı istatistik olarak analiz edildi.
Evrelendirmede, NPUAP ve EPUAP’ın (Avrupa Basınç Ülseri Danışma Paneli) ortak yayınladığı evreler kullanıldı;
Evre 1- Genellikle kemik çıkıntılar üzerindeki sınırlı bir alanda ortaya çıkan, deri bütünlüğü bozulmamış olan, parmakla basmakla solmayan kızarıklık.
Evre 2- Kırmızımsı pembe renkte yara yatağına sahip kısmi kalınlıkta dermis kaybıdır.
Evre 3- Tam kalınlıkta doku kaybı vardır.
Evre 4- Kemik, tendon veya kasların etkilendiği tam kalınlıkta doku kaybı vardır.
Evrelendirilemeyen Evre (Evre 5)- Ülserin gerçek derinliğinin, yara yatağının sarı nekrotik doku ile tamamen kapanmış olması nedeniyle bilinemediği, tüm tabakalardaki doku kaybının yer aldığı evredir.
Şüpheli Derin Doku Hasarı Şüphesi (Evre 6)- Sağlam derili mor ya da koyu kahverengi/bordo olarak rengi değişmiş, içi kan dolu vezikül (3).
Prevelans ve insidans hesaplamaları hastanede görülen tüm basınç ülserli hastaları kapsamaktadır. Hastaneye yatışı yapılmış tüm hastalar “Basınç ülseri risk önleme, Braden risk skalası formu” ile değerlendirildi. Yoğun bakım prevelans oranları ayrıca hesaplanmıştır.
Basınç ülseri prevelansı bir yıllık süreçte kliniklerde tespit edilen basınç ülserli hasta sayısının (N:569) / toplam hasta sayısına bölümü (22800)x100 tespit edilmiştir. Basınç ülseri insidansı ise kümülatif insidans olarak hesaplanmıştır. Bir yıllık süre içerisinde hastanede yeni gelişen basınç ülserli hasta sayısının (N:451) / toplam hasta sayısına bölümü (22800)x100 dür.
Bulgular
Çalışmaya katılan hastaların %59’u erkek, %41’i ise kadın hastalardan oluşmaktadır (Tablo 1). Hastaların, yaş gruplarına göre dağılımında %8’i 17 ve altında, %10’u 18-40 yaş aralığında, %8’i 41-50 yaş aralığında, %31’i 51-65 yaş aralığında ve %44’ü ise 65 yaş üstü hastalardan oluşmaktadır (Tablo 2). Yatış gün sayısına göre değerlendirildiğinde, %32’si 1 ile 20 gün arası, %31’i 21 ile 40 gün arasında, %16’sı 41 ile 60 gün arasında, %6’sı 61-81 gün arasında ve %14’ü ise 81 ve üstünde gün fiziksel olarak yatarak tedavi olmuşlardır (Grafik 1).
Hastaların aldıkları tedavi hizmeti süresince sağlık kuruluşunda ne kadar süre ile kaldıklarını saptanması için yapılan analizler sonucunda N:569 hasta için hesaplanan ortalama kalış gün sayısı 42,9 olarak tespit edilmiştir. Hastanın yatışının kaçıncı gününde basınç ülseri geliştiğinin değerlendirilmesi; hastaların yaklaşık %15’i yatışlarının ilk gününde basınç ülseri oluşurken, hastaların %32’sinde 2 ile 4 gün arasında, %27’sinde 5-10 gün, %14’ünde 11-15 gün arasında ve %12’sinde ise 16 ve üstü günlerde basınç ülseri oluştuğu tespit edildi (Grafik 2). Evrelerine göre basınç ülseri dağılımını incelediğimizde ise; evre 1 hastaların %10’unda, evre 2 hastaların %40’ında, evre 3 hastaların %30’luk kısmında, evre 4 hastaların %10’unda, evre 5 ve evre 6 hastaların %9’luk kısmında görülmüştür. Çalışmadaki hastaların %70’lik bir kısmı 2. ve 3. evre hastaları oluşturmaktadır (Grafik 3). Basınç ülserlerinin %41’inin yoğun bakım ünitelerinde açıldığı tespit edildi. Genel yoğun bakım prevelans oranı %5,9’dur. Hastane genelinde Prevelans oranı %2,5, nozokomiyal prevelans %1,5, insidans %019 olarak bulunmuştur.
Tartışma
Basınç ülserleri multifaktöryel etyolojiye sahiptir. Merkezi sinir sistemi hastalıkları, dolaşım bozukluğu, duyusal algıda bozulma, uzamış inmobilizasyon, bilinç kaybı, enfeksiyon, ileri derecede beslenme bozukluğu, nem, inkontinans, kemik çıkıntıların olduğu bölgelerde yara açılmasını kolaylaştırmaktadır. İleri evre basınç ülserleri hastanede yatış süresini uzatan ve hayatı tehdit eden bir sağlık sorunudur (3). Çalışmada, erkek hastaların oranının kadın hastalardan daha fazla olduğu tespit edilmiştir (Tablo 1). Basınç ülseri risk oranının 65 yaş üstü hastalarda daha yüksek olduğu, 51 yaş üzeri risk faktörlerinin arttığı görülmüştür. Yaş ilerledikçe basınç ülseri riski oldukça artmaktadır. Bunun yanı sıra 18-40 yaş arası hastalarda basınç ülseri oranının diğerlerine göre yüksek olması, kronik hastalıklar ve trafik kazaları sonucu gelişen sakatlıkları düşündürmektedir (Tablo 2). Bu çalışmada ise yatan hastaların %75’lik kısmını 51 yaş ve üzeri %44 oranında ise 65 yaş ve üzeri hasta grubuna rastlanması hastane ortamında basınç ülseri gelişme oranını da yükseltmektedir. Karadağ ve Karabağ’a göre yaşlılık, basınç ülserlerinin gelişiminde önemli bir risk faktörüdür. Yaşlanmaya bağlı olarak deride meydana gelen değişiklikler sürtünme ve basınca karşı direnci azaltır. Yaşlı bireylerde, gençlere göre nörolojik ve kardiyovasküler hastalıkların daha sık rastlanması basınç ülseri riskinin daha yüksek olmasına sebep olur (10). Hastanede ortalama kalış gün sayısı 42,9 olarak belirlenmiştir. Kalış gün sayısının fazla olması; kronik hastalık tanısı ve yoğun bakım tedavi tanısı almış hastaların çoğunluğu olarak değerlendirilebilir (Grafik 1).
Hastaların %15’inde yatışlarının ilk günü basınç ülseri oluşurken, hastaların yaklaşık %32’si 2-4 gün arasında, yaklaşık %27’si 5-10 gün, yaklaşık %14’ü 11-15 gün arasında ve %12’sinde ise 16 gün ve üzeri günlerde basınç ülseri oluştuğu tespit edilmiştir. İlk gün basınç ülseri gelişen hasta oranının %15 olması, evden ya da dış merkezden basınç ülserli olarak gelen hasta sayısını göstermektedir. Basınç ülserlerinin hastanın hastaneye gelişinin 2. ve 10. günleri arasında oluşmaya başlaması ise nozokomiyal (hastane kaynaklı) basınç ülserlerini düşündürmektedir. Basınç ülseri 2. ve 10. günler arasında gelişen hasta sayısının yüksek olması önleyici faaliyetlerin geliştirilmesi açısından önemlidir. Hastaların ortalama 40 gün hastane de kalarak tedavi gördüğü bir durumda ilk 10 gün içerisinde basınç ülseri gelişmesi oldukça risklidir (Grafik 2). Karadağ ve Avşar’ın bildirdiğine göre; Bergstom ve Braden çalışmalarında, basınç ülserlerinin %80’inin hastaneye kabulden sonraki 2 hafta içinde ve %96’sının ise 3 hafta içinde geliştiğini saptamışlardır. Yaşlı hastaların %15’inde hastaneye yatışlarının birinci haftasında basınç ülseri geliştiği tahmin edilmektedir (11). Evrelerine göre değerlendirdiğimizde, hastaların, %10 evre 1, %40’ını evre 2, %30’luk kısmını evre 3, %10’luk kısmını evre 4, %9’luk kısmını ise evre 5 ve evre 6 oluşturmaktadır. Çalışmadaki hastaların %70’lik kısmını evre 2 ve 3 basınç ülserleri oluşturmaktadır (Grafik 3).
Basınç ülserlerinin %70’inin evre 1 aşamasını geçtikten sonra tespit edildiği ortaya çıkmıştır. Bu sonuç bize önleyici faaliyetlerin geliştirilmesinin önemli olduğunu göstermektedir.
Sağlık personelinin eğitimi ve önleyici bakım faaliyetlerin geliştirilmesi ile basınç ülserleri erken dönemde kontrol altına alınabilir. İnan ve Pınar, basınç ülserlerinin %95’e varan oranlarda önlenebilir olduğu belirtmişlerdir (12,13). Süreklilik kazandırılmış önleyici faaliyetler ile uzun vadede hem hasta hem de sağlık kurumlarının karşı karşıya kaldığı çok yüksek maliyetler engellenebilir. Etkili bir basınç ülseri önleyici faaliyetler programı multidisipliner ekip anlayışı ile sağlanabilir. Sağlık personelinin, hastanın, ailenin eğitimi ve kuruma özgü önleyici faaliyetlerin geliştirilmesi etkili önleme programlarının temelini oluşturur.
Basınç ülserlerini Önleyici Faaliyetler kapsamında 569 hasta üzerinde yapılan basınç ülseri prevelans ve insidans çalışmasında; genel prevelans oranı %2,5, nozokomiyal prevelans oranı %1,5, insidans %1,9 olarak bulunmuştur. Basınç ülserlerinin %41’inin yoğun bakım ünitelerinde geliştiği, genel yoğun bakım ünitesinde prevelans oranın %5,9 olduğu tespit edilmiştir. Cerrahi ağırlıklı yoğunbakımlarda basınç ülseri oranının daha yüksek olduğu görülmüştür. Pediatri hastalarınında da önemli bir risk teşkil ettiği düşünülmektedir. Yoğun bakımlar da basınç ülserli hasta sayısının yüksek olmasının temel sebebi, solunum makinasına bağlı ve sedatize olan hastaların beslenme, vücut ısısı (uzun süre hipotermide kalmaları), dolaşım problemi, enfeksiyon riski, geçirilmiş olan travma ya da cerrahi müdahaleler, hastada var olan kronik hastalıklar, inkontinans, nem vs. olduğu bilinmektedir. Sternum kesisi bulunan hastaların sürekli semi-fowler pozisyonda kalmaları, sacral bölgede ciddi ülserler gelişmesine sebeb olmaktadır. İyi bir bakıma rağmen bazen basınç ülserlerinin gelişmesi kaçınılmazdır. Basınç ülserlerinin en çok evre 2 ve 3’de tespit edilmesi, prevelans ve insidans oranını yükseltmektedir. İnan ve ark. Basınç ülseri genel prevelansı %10,4 basınç ülserlerinin %45,2’sinin 2. evre olduğu belirtilmiştir (14). Akıl ve ark. (15) genel prevelansı %8,11, Kurtuluş ve Pınar (16), basınç ülseri insidansını ise %18,3 olarak saptamışlardır. Prevelans-insidans çalışmaları ulusal düzeyde arttıkça basınç ülserlerinin önemi ve mali açıdan ülke ekonomisine zararı konusunda farkındalık artacak ve bu konuda çalışmaların yapılmasında ışık kaynağı olacaktır.
Sonuç
Basınç ülserleri tüm sağlık bakım kuruluşları için önemli bir kalite ve bakım indikatörüdür. Hasta güvenliği ve konforlu hasta bakımının temelini oluştururur. Önleyici faaliyetler ile standart protokol ve bakımın planlanması, sağlık personeli, hasta ve yakınlarının eğitimi, prevelans, insidans çalışmaları ile hastane yönetimlerinin dikkatinin çekilmesi önemli adımlardır.