Giriş
Hekimler ve diğer sağlık çalışanları normal iş aktiviteleri gereği en stresli iş kollarından birinde çalışmaktadır. Stres ve kaygıyla beraber tükenmişliği tüm meslek grupları içinde en fazla hissedenler sağlık çalışanlarıdır (1,2). Hekimlik mesleğinin eğitim ve çalışma koşullarının yol açtığı psikolojik sıkıntılar pek çok çalışmaya konu olmuştur. Ülkelerin güncel koşulları da hekimin ruh sağlığını etkilemekte, çoğu kez anksiyete (kaygı), depresyon ya da tükenmişlik sendromuna yol açmaktadır (3,4). Tüm bunlar mevcut iken, tüm dünyayı etkileyen ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi olarak ilan edilen yeni tip 2019 koronavirüs hastalığı (COVID) salgınında görev yapan sağlık çalışanları çok ciddi bir iş yükü ve psikolojik yük ile karşı karşıya kaldılar. DSÖ, 4 Mart 2020’de “COVID-19 virüsü bağlamında sağlık çalışanlarının maruz kalma risk değerlendirmesi ve yönetimi” için geçici kılavuz yayınladı (5). 19 Mart 2020’de yayınlanan bir sonraki kılavuzda ise (6), COVID-19 pandemisinde sağlık çalışanlarının kaçınılmaz bir şekilde risk altında olduğu belirtildi. Bu salgınla ön cephede savaşan sağlık personellerinin hemen hemen tamamı ilk defa böyle bir pandemi tecrübesi yaşarken, hastalarına müdahale etmenin zorluğunu, kendisinin ve sevdiklerinin tehlikede olduğunu görüp hissettiler. Hayatını kaybeden insanların içinde meslektaşlarının da olması hekimler için önemli bir stres faktörü olarak görülmektedir. Hekimlerin yaşadığı ruhsal sorunlar, mesleki performanslarına, hasta ile ilişkilerine ve iş tatminlerine yansıyabilmektedir (3,4). Sağlık çalışanlarının ve özellikle hekimlerin sık deneyimlediği duygulardan biri de anksiyetedir. Anksiyetenin değerlendirilmesinde çeşitli testler kullanılmaktadır. Anksiyete değerlendirilmesinde yaygın kullanılan testlerden biri de durumluk ve süreklilik kaygı testleridir. Durumluk kaygı; tehlikeli, istenmeyen bir durumla karşılaşıldığında ortaya çıkan kaygıdır. Sürekli kaygı ise ortada nesnel bir neden yokken de var olan ve böyle bir nedenle karşılaşıldığında, durumla orantısız biçimde uzun süren ve şiddetli olan kaygıdır (7).
Bu çalışmada; gelecekte buna benzer bir salgında sağlık çalışanları için sosyal ve psikolojik stratejileri belirlemek için pandemi servislerinde çalışan hekimlerin kaygı-anksiyete durumlarını pandemi servislerinde çalışmayan hekimlerle karşılaştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem
Çalışma, İstanbul’da bir vakıf üniversitesi hastaneler kompleksinde pandemi ve pandemi dışı servislerde çalışan hekimlerin katılımı ile yapılmıştır. Çalışma öncesinde İstanbul Medipol Üniversitesi Girişimsel Olmayan Etik Kurulu’ndan 05.05.2020 tarihli ve 366 sayılı etik kurul onayı alınmıştır. Çalışmamız etik kurul onayını takiben 06-31 Mayıs 2020 tarihleri arasında yapılmış olup, veriler online anket uygulaması yoluyla toplanmıştır. Çalışma kapsamına, pandemi servislerinde çalışan 50, pandemi dışındaki servislerde çalışan 52 hekim alınmıştır. Veri toplama aracı olarak hekimlerin sosyo-demografik ve mesleki bazı özelliklerini içeren 7 soruluk anket formu ve durumluk-süreklilik kaygı ölçeği kullanılmıştır.
Durumluk ve Süreklilik Kaygı Ölçeği (The State-Trait Anxiety Inventory-STAI)
Spielberger ve ark.’nın (7) geliştirdiği kaygı ölçeği (STAI), 20’şer maddelik iki bölümden oluşur: Durumluk kaygı düzeyini ölçen STAI-1, sürekli kaygı düzeyini ölçen STAI-2 Türkçe formun geçerlilik ve güvenilirliği Öner ve LeCompte (8) tarafından yapılmıştır. Ölçek Likert tipinde olup dört derecelidir: “Hiç, biraz, çok ve tamamıyla”. Durumluk-sürekli kaygı envanterleri iki tür ifade içerir. Olumlu (doğrudan) ifadeler olumsuz duyguları, olumsuz (tersine dönmüş) ifadeler olumlu duyguları dile getirir. STAI-1’deki (Durumluk Kaygı Envanteri) olumsuz ifadeler 1, 2, 5, 8, 10, 11, 15, 16, 19 ve 20. maddelerdir. STAI-2’deki (Sürekli Kaygı Envanteri) olumsuz ifadeler ise 21, 26, 27, 30, 33, 36 ve 39. maddelerdir. Doğrudan ve tersine dönmüş ifadelerin ayrı ayrı toplam ağırlıkları hesaplanır, ters ifadelerin toplamı doğrudan ifadelerin toplamından çıkarılır. Bu sayıya önceden saptanmış ve değişmeyen bir değer eklenir. STAI-1 için bu değişmeyen değer 50, STAI-2 için 35’tir. En son elde edilen değer bireyin kaygı puanıdır. Yirmi madde içeren ölçekte 3’ten fazla ifadeye cevap verilmemişse form geçersiz sayılır. Her iki ölçekten elde edilen puanlar kuramsal olarak 20 ile 80 arasında değişir. Yüksek puan, yüksek kaygı düzeyini gösterir.
İstatistiksel Analiz
Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde IBM SPSS Statistics 21 istatistik paket programından yararlanılmıştır. Verilerin tanımlayıcı istatistikleri olarak yüzde değerler, aritmetik ortalama, standart sapma, medyan, minimum ve maksimum değerleri verilmiştir. Verilerin normal dağılım gösterip göstermediğine Shapiro-Wilk normallik testi ile bakılmıştır. Verilerin normal dağılım göstermediği için iki grup karşılaştırmalarında Mann-Whitney U testi, ikiden fazla grup karşılaştırmalarında ise Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. Korelasyon analizinde ise Pearson korelasyon analizi yapılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir.
Bulgular
Hekimlerin tanıtıcı özelliklerine göre dağılımı Tablo 1’de yer almaktadır. Hem pandemi servislerinde çalışan hekimlerin hem de pandemi servisleri dışında çalışan hekimlerin çoğunluğunun kadın, (sırasıyla %58; %53,8), 43 yaş ve üzerinde (sırasıyla %42; %44,2), evli (sırasıyla %70; %61,5) ve 11 yıl ve üzeri mesleki deneyime sahip olduğu (sırasıyla %76,058; %61,5) görülmektedir. Hekimlerin mesleki ve çalışma özelliklerine göre dağılımı Tablo 2’de verilmiştir. Hem pandemi servislerinde çalışan hekimlerin hem de pandemi servisleri dışında çalışan hekimlerin çoğunluğunun uzman (sırasıyla %90; %70,2) ve şuan çalıştığı bölümde aylık çalışma saatinin 199 saatten az olduğu (sırasıyla %40; %40,4) belirlenmiştir.
Uzmanlık alanlarına göre ise pandemi servislerinde çalışan hekimlerin çoğunluğu (%60) anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanı iken, pandemi servisleri dışında çalışan hekimlerin çoğunluğunun (%86,5) uzmanlık alanı ise diğer (her bölümden hekim pandemi sürecinde görev aldı) uzmanlık alanlarıdır. Tablo 3’te pandemi servisleri ve pandemi dışı servislerde çalışan hekimlerin kaygı puan ortalamaları verilmiştir. Pandemi servislerinde çalışan hekimlerin durumluk kaygı puan ortalamalarının, pandemi dışı servislerde çalışan hekimlerin kaygı puan ortalamalarından daha yüksek olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıştır (p<0,05).
Süreklilik kaygı puan ortalamalarına göre ise pandemi servisleri ve pandemi dışı servislerde çalışan hekimlerin süreklilik kaygı puan ortalamaları arasında istatistiki olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0,05).
Tablo 4’te hekimlerin tanıtıcı özelliklerine göre durumluk-süreklilik kaygı puan ortalamaları görülmektedir. Cinsiyete göre pandemi servisinde çalışan kadın hekimlerin durumluk kaygı puan ortalamalarının erkek hekimlerden daha yüksek ve farkın istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Yaş gruplarına göre pandemi servislerinde çalışan 43 yaş ve üzerindeki hekimlerin süreklilik kaygı puan ortalamalarının diğer yaş gruplarındaki hekimlerden daha düşük ve farkın istatistiksel olarak önemli olduğu saptanmıştır (p<0,05).
Medeni durum açısından pandemi dışı servislerde çalışan bekar hekimlerin durumluk kaygı puan ortalamalarından daha yüksek olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Toplam mesleki hizmet süresi değişkeninin hem pandemi servislerinde çalışan hekimlerin hem de pandemi servisleri dışında çalışan hekimlerin STAI puan ortalamalarını etkilemediği görülmüştür (p>0,05).
Tablo 5’te hekimlerin mesleki ve çalışma özelliklerine göre durumluk-süreklilik kaygı puan ortalamaları yer almaktadır. Tablo 5’teki mesleki ve çalışma özellikleri ile hem pandemi servislerinde çalışan hekimlerin hem de pandemi servisleri dışında çalışan hekimlerin STAI puan ortalamaları arasında istatistiki olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0,05). Tablo 6’da Hekimlerin STAI’lardan aldıkları puanların korelasyonu görülmektedir. Hem pandemi servislerinde çalışan hekimlerin hem de pandemi servisleri dışında çalışan hekimlerin STAI puan ortalamaları arasında pozitif yönlü kuvvetli ilişki saptanmıştır (p<0,05). Yani durumluk kaygı arttıkça süreklilik kaygı, süreklilik kaygı arttıkça durumluk kaygı da artmaktadır.
Tartışma
Çalışmamızda pandemi servislerinde çalışan hekimlerin durumluk kaygısının pandemi dışı servislerde çalışan hekimlerden daha fazla olduğu ve süreklilik kaygısı arasında bir fark bulunamaması pandemi servisinde çalışmanın başlı başına anksiyete yarattığını göstermektedir. Bir dizi çalışmada da gösterilmiştir ki; COVID-19 ile enfekte olmuş hastaları tedavi etmenin zorlukları göz önüne alındığında, maruz kalan sağlık çalışanları psikolojik olarak daha çok etkilenmektedir
(9-13). Yine benzer şekilde, pandeminin merkez üssü Wuhan’da hemşire ve hekimlerin %50’sinde depresyon ve %45’inde anksiyete olduğu, buna karşılık Çin’in daha az etkilenen bölgelerinde bu oranın %7,2 düzeyinde kaldığı bildirilmiştir (14). İtalya’da pandemi servislerinde çalışan sağlık çalışanları ile diğer birimler arasında yapılan bir karşılaştırmada, sağlık çalışanlarının hem depresif belirtilerinin hem de post-travmatik stres sendromu (PTSS) belirtilerinin daha yüksek düzeyde rapor ettiğini ortaya koymuştur. COVID-19 hastalarıyla çalışan profesyoneller arasında önemli ölçüde daha yüksek stres, tükenmişlik, ikincil travma, anksiyete ve depresyon gözlemlenmiştir. Bulaşma oranlarının daha yüksek olduğu bölgelerde çalışan profesyonellerde daha yüksek stres ve tükenmişlik seviyeleri ve daha düşük memnuniyet seviyeleri tespit edilmiştir. COVID-19’dan etkilenen hastalarla çalışmak (veya çalışmamak) ile bu pandeminin daha şiddetli yayıldığı bölgelerde çalışmak (veya çalışmamak) arasında herhangi bir etkileşim etkisi bulunamamıştır. Son olarak COVID-19 hastalarıyla çalışan profesyoneller grubunda psikolojik destek istemeyi düşünen profesyonellerin yüzdesi, COVID-19 hastalarıyla çalışmayan grubun iki katıydı. Genel bulgular, ön saflardaki sağlık çalışanlarının ruh sağlığının daha fazla dikkate alınması gerektiğini ve hedefe yönelik önleme ve müdahale programlarının gerekli olduğunu göstermektedir (15).
Çalışmamızda, pandemi servisinde çalışan kadın hekimlerin durumluk kaygısının erkek hekimlerden daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Çelmeçe ve Menekay’ın (15) çalışmalarında; kadın, evli ve çocuk sahibi sağlık çalışanlarında stres ve sürekli kaygı diğer gruplara göre daha yüksek bulunmuş, Di Tella ve ark.’nın (16) çalışmasında ise kadın olmanın depresyon ve PTSS için predispozan faktör olduğu belirtilmiştir. Bizim çalışmamıza göre de kadın olmanın, cinsiyete özgü özellikleri ve baş etmeleri göz önüne alındığında, anksiyete için predispozan bir faktör olabileceği söylenebilir.
Çalışmamızda pandemi servislerinde çalışan 43 yaş ve üzerindeki hekimlerin süreklilik kaygısının diğer yaş gruplarından daha düşük olduğu saptanmıştır ancak mesleki hizmet süresinin her iki grupta da durumluk ve süreklilik kaygısını etkilemediği gözlenmiştir. Yaşla birlikte bireylerin deneyimlerinin ve bireysel gelişimlerinin de etkisiyle baş etmelerinin güçlendiği bilinmektedir.
Medeni durum açısından pandemi dışı servislerde çalışan bekar hekimlerin durumluk kaygısı daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Di Tella ve ark. (16), özellikle kadın ve bekar olmanın daha yüksek depresif belirtilerle ve ayrıca kadın ve yaşlı olmanın da daha yüksek PTSS düzeyleri ile ilişkili olduğu belirtmişledir. Bekar olmak sosyal destek açısından evli bireylere göre dezavantaj yaratabileceğinden, bireylerin yaşadığı olumsuz duyguları ve baş etmelerini etkileyen bir faktör olabilmektedir.
Çalışmamızda, mesai süreleri arasındaki farkın her iki kaygı türünde de artışa neden olmadığı bulunmuştur. Çalışma sonucumuzun aksine, Hacimusalar ve ark.’nın (17) çalışmasında ise artan çalışma saatleri kaygıyı etkileyen önemli faktörlerden biri olarak belirtilmiştir. Hastanelerin çalışma düzeninin, hasta yoğunluğu ve ekipman gibi diğer faktörlerin bu duruma neden olduğunu düşünmekteyiz.
Çalışmamızda hem pandemi servislerinde hem de pandemi servisleri dışında çalışan hekimlerin durumluk ve süreklilik kaygıları arasında pozitif yönlü, yani durumluk kaygı arttıkça süreklilik kaygı, süreklilik kaygı arttıkça durumluk kaygının arttığı şeklinde bir ilişki bulunmuştur. Trumello ve ark.’nın (18) İtalya’da yaptıkları çalışmada; bulaş riskinin yüksek olduğu hastane ya da bölgede çalışan profesyoneller arasında önemli ölçüde daha yüksek stres, tükenmişlik, ikincil travma, anksiyete ve depresyon gözlemlenmiştir. COVID-19’dan etkilenen hastalarla çalışmak (veya çalışmamak) ile bu pandeminin daha şiddetli yayıldığı bölgelerde çalışmak (veya çalışmamak) arasında herhangi bir etkileşim etkisi bulunmamıştır. Ancak, COVID-19 hastalarıyla çalışan profesyoneller grubunda psikolojik destek istemeyi düşünen profesyonellerin yüzdesi, COVID-19 hastalarıyla çalışmayan grubun iki katı olarak bildirilmiştir. Kaygı evrensel bir duygudur, pandemi koşulları gibi belirsizlik ve öngörülemeyen durumların içerisinde olmak, bireylerin durumluk ve süreklilik kaygı düzeylerini eş zamanlı etkileyebilir.
Sonuç
Yoğun ve stresli iş yükleri olan hekimler özellikle pandemi döneminin hastalarda, yakın çevrelerinde ve kendilerinde yarattığı psikolojik ve sosyal yükle çok daha fazla karşı karşıya kalmışlardır. Pandemi servisinde çalışan hekimlerde durumluk kaygının pandemi servisinde çalışmayan hekimlere göre bile daha fazla olması durumun önemini göstermektedir. Süreklilik kaygı ve durumluk kaygının pozitif etkileşimde olması nedeni ile hekimlerin ve sağlık çalışanlarının pandemi koşullarından psikolojik olarak daha fazla etkilenmemesi için, çalışma koşullarının ve özel yaşamlarının göz önünde bulundurularak iş planlamalarının yapılmasının ve psikososyal destek sağlanmasının gerekli olduğunu düşünmekteyiz.
Etik
Etik Kurul Onayı: Çalışma öncesinde İstanbul Medipol Üniversitesi Girişimsel Olmayan Etik Kurulu’ndan 05.05.2020 tarihli ve 366 sayılı etik kurul onayı alınmıştır.
Hasta Onamı: Bilgilendirilmiş onam alınmıştır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: C.E., S.D., O.O., D.K., B.Ç., Konsept: C.E., S.D., R.Ç., O.O., D.K., B.Ç., Dizayn: C.E., S.D., R.Ç., O.O., D.K., B.Ç., Veri Toplama veya İşleme: C.E., S.D., R.Ç., O.O., D.K., B.Ç., Analiz veya Yorumlama: C.E., S.D., R.Ç., D.K., Literatür Arama: C.E., B.Ç., Yazan: C.E., S.D.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.